Daire içinde NOKTA
Tarih boyunca insanlar hem evrensel
olabilecek hem de çok zengin ve karmaşık
gerçekleri ifade edebilecek ve aynı zamanda
bunu en zorlu temellere indirgeyen bir dil
aradılar. Bu arayış, imgelerin ve sembollerin keşfedilmesini sağladı. Günümüzde sembolleri daha rahat okumamızda katkısız bilimin, sanatın, kültürel araştırmaların, tarihin etkisi çoktur. Bunlardan biri sembolleri anlama ve okuma yolunda insanlığa daha farklı bir bakış açısı kazandıran Carl G. Jung’tur. Araştırmalarında sembolleri farklı bir sezgi ve algı ile irdelemiştir. İnsanların yarattığı sembolleri yine kendileri üzerinden okumalarını sağlamıştır; ancak bu sefer dışardaki gözlemci olarak değil, içerdeki (merkezdeki) gözlemci olarak…işte bu çalışmalarda mandalayı araç olarak kullanması mandalayı bilime yaklaştırarak O’nu ruhun, bedenin ve zihnin insanın kendini ve parçası olduğu dünyayı anlamasına araç bir sembol haline getiren; aynı zamanda sanatı, felsefeyi deneysel bilime yaklaştıran ilk adımlar oldu. Mandalayı tek bir akım, din, inanış, ideoloji, felsefe, sanat ve anlayıştan uzaklaştırarak; aslında tüm bu alanların mandala ile merkezlendiğini göstermiş oldu. Özellikle de benim gibi holistik mandala sanatçılarına…Çalışmalarını ve yazılarını çok değerli bulduğum diğer bir bilim insanı Erich Fromm’a göre insanlık tarihinin ilk gününden bugüne geliştirdiği tek ortak dil, ‘sembol dilidir’. Sembol dilinin özelliklerini kavrayabilmiş bir insan, bu tecrübe ve hatıralar yardımıyla dünyayı ve kendini çok daha rahat okur. Çünkü semboller, olayları
ve bilgileri beynimizin verilerine indirgeyip bizim, kendimizi aşan ve gözle görülüp elle tutamadığımız şeyleri kavramamızı sağlayan araçlardır. Sembol diliyle, içinizdeki duyguları, sanki somut birer algıymış gibi açıklayabilir ve bir çok şeyi temsil olarakanlatabilme imkanına kavuşuruz. Aynı zamanda kendini sembollere gizlemiş bir çok fikri, ritüeli ve sanatı da aynı şekilde anlama şansına sahip olabiliriz.
O halde kendisi de bir kadim sembol olan kadim mandalanın bir NOKTA ve pergel (daire) ile başlayan varoluş dansının merkezindeki ahengi anlamamızı sağlayan noktaları ele alalım. Daire İçinde Nokta. Bu sembol çok kadim olmakla beraber inanç sistemlerinde, felsefede kültürlerde ve coğrafyada en sık görülmüş olan, ilk sembollerdendir.
“En primitif ve temel sembol ‘NOKTA’dır.”
Manly P. Hall
Varoluş tasarımı bağlamında ”nokta”, başlangıçta eni-boyu ve derinliği olmayan; doğal olarak zamanla ölçülemediği için değişmeyen-dönüşmeyen bir “hiçlik”tir. Derken hareket etmeye başlar: noktalar yan yana gelerek çizgileri, çizgiler yüzeyleri, yüzeyler cisimleri oluşturur. Benzer biçimde noktalar yan yana gelir harfleri, harfler sözcükleri oluşturur. Her iki durumda da bu durum sonsuza kadar sürüp gider. Madde aleminin
varlığı bir noktadan “başlamış” ya da varlıkların oluşumu bir noktaya “indirgenmiş” olur.
Tasavvuf felsefesinde nokta simgesel anlamda gerçek “BİR”lik ve tüm çokluğun “ÖZ”üdür. Bir bakıma her şeyin türediği yer ya da her şeyin toplamıdır. Her iki kabulde de merkezdir. Merkez Kalpteki noktadır, mikro kosmozdur.
Bu şekil doğada güneş sisteminden atoma kadar her yerde bulunur. En kadim kaynaklara bakıldığında daire TANRI her şeyin kaynağı ya da güneş olarak kabul edilmiş ve duvarlara onlara dua edercesine şekillerini çizmiş, yaşam alanlarını
çemberler şeklinde inşaa etmişlerdir. Merkez nokta ve çevre arasında bir alan uzanır ve bu sınırlı alan içinde hayat devam eder. Tıpkı çizdiğimiz bir mandaların sınırları gibi. İnanılan görüş, tanrının bu sınırlar içerisinde başlamıştır. Aslında düşündüğümüzde bu sınırlı alan içerisinde sonsuz sınırsız bir kuantum potansiyel alan olduğu da bilimsel araştırmalar ve sonuçlar ışığında kabul edilebilir. O halde bir mandaların sınırlarını çizmek genel inanışın aksine
çizenin kendini sınırlandırması değil, aksine oluşumun en temel ve sade hali ile kendisini ortaya çıkarmaya zemin hazırlamasıdır. Evren sonsuz değildir; sadece yaradan sınırsız ve sonsuzdur. Sınırlarını kaybeden bir evren yeniden tanrıya dönecek ve kaybolacaktır. Sınırlar madde ve enerji korunumu için gereklidir. Merkez ruhudur, kaynaktır, katalizördür. Dr.M.E. Fon Franz daireyi benliğin bir sembolü olarak açıklar. Daire insan ve doğa bütünlüğü arasındaki ilişki dahil, tüm yönleriyle psişenin bütünlüğünü ifade eder. Sanatta da bu daireler “güneş tekerlekleri”olarak
adlandırılırlar. Zen topluluklarında daire “aydınlanma” anlamına gelir ve insanın “mükemmelliğini”temsil eder. Bunun dışında gnostik yaklaşımda bu sembol ‘TANRIı’dır. Yunan filozofları ve pisagorcular için yaratımın ve sonsuzluğun başlangıç ANını; mısır topluluğunda RA yani güneş tanrısını; simyadan ALTINı ; ledün ilminde koruma tılsımı,
şamanlarda merkeze konulan nesne ya da kişiyi çember çizerek onu korumayı; kabalacılar için KETER’i; astrologlar ve astronomlar için güneş sistemini ve merkezi GÜNEŞi sembolize eder. Sonuç olarak tüm bu bilgileri birkaç sayfaya doldurmak mümkün değil. Bunlar çok kadim evrensel ve gerçekten multidisiplinler yaklaşımı ile ele alınmalıdır. Yüzyıllar
süren araştırmalar ve ya öznel yaklaşımların tümünü internette artık kolaylıkla bulabilme olanağımız var. Burana sizler ile paylaştığım yazıda benimsediğim bütünsel bilgileri ve yaklaşımları kendi bakış açımda harmanladığımda ve kendi tavamda erittiğimde elde ettiğim çıkarımlardan sadece bazıları.
MANDALARTACADEMY bünyesinde verilen eğitimlerimizden olan semboller ile
mandala; holistik yaklaşımla (sinir bilimi/felsefe/beden-nefes /terapötik yaklaşımla
psikomandala/kuantum düşünce tekniği/dönüşüm şifası/ ) mandalayı ve kendini daha
iyi anlamak isteyenlere açıktır. Tüm bu çalışmalarımın merkezinde olan anlayış şu şekilde özetlenebilir:
NOKTA, ÇİZGİ VE DAİRE… BİLGELİĞE GİDEN ANAHTAR.
NOKTA :EVRENSEL BİLİNÇ – RUH
ÇİZGİ: EVRENSEL ZEKA – BİLİNÇLİ AKTVİTE
DAİRE : EVRENSEL GÜÇ- BEDEN/ZİHİN GÜCÜNÜN BİLİNÇ YÜZEYİNE ÇIKMASI
Evrensel semboller insanlık için bir ayna ve varoluş üzerinden kendisini ve çevresini
hatta dünyasını ve evrenini, kalbinin en derinlerindekini, zihninin karadelik’lerini,
bedenin değişken titreşimlerini anlamak onları dönüştürebilmek için inanılmaz yollar
ve seçenekler sunan sonsuz bir potansiyel. Varlığın tüm olasılıklarla dolu döngüsünü ve
yenilenebilir mükemmelliği, çözünürlüğü temsil eder.
Dilerim bu bilgeliği tüm yollardan anlamlı kılmayı seçer; sanatla, tarih ile bilimle, doğa
ile ve ‘İNSAN ’olma gayretiyle BEDEN_ZİHİN_RUH dengesinin dünyadaki izdüşümü ile
merkezlenir ve ortaya çıkartırız.
Mandalaya başlamadan önce hep yaptığım gibi…ruhumu merkeze bırakıyorum;
pergelimle bir çember dansı yaparken aradaki tüm alanı yüksek potansiyele ve
yaratıma bırakıyorum.
Mandala çizerken; Siz mi mandalayı çiziyorsunuz; yoksa mandala mı sizi?
Bu sorunun cevabını beklemeyin doğrudan harekete geçin…süreç cevaptan çok daha
fazlasısın verecektir…
Bugün bir NOKTA koyun kalbinize ve kağıdınıza…
Sevgilerimle