Mandala, (Sanskritçe’ de “bir merkezi çevreleyen”) geometrik olarak dizayn edilen kare, üçgen, çember kullanılarak oluşturulan iki boyutlu veya mimari de üç boyutlu olan tasarımlardır.
Budist Stupa’lar dan (Stupa, Budist mimarisinde Buda öldükten sonra ondan arta kalan diş, kül ya da eşya gibi kutsal emanetleri korumak amacıyla inşa edilen yapılara verilen isimdir.) ve Tibet kutsal alanlarının mimarisi temelde mandalalardır. Birkaç örnekte ise manastır kompleksinin mandala temelinde tasarlandığına da rastlanmaktadır. Bunlardan en bilineni Samye Gompa Manastırıdır. Mandala, ilahi veya kutsal soyut bir kavramın sembolik görsel temsili olması sebebiyle de evrensel bir sanattır.
Bizans’ın Ortodoks Katedralleri, çoğu Türk ve İran camilerinde mandalanın üç boyutlu olarak kullanıldığı görülmektedir. Bunun yanında Sufizm, Kabala ve batı simyasında da etkilerini görmek mümkündür.
Mandalaların dünyanın en eski sanat formlarından biri olduğu düşünülmektedir. Mandala yazımızın başında da belirttiğimiz gibi Sanskritçe bir kelimedir, dünyanın çevresi, çember veya yuvarlak olarak tanımlanmaktadır. Columbia Ansiklopedisi’ ne göre “ dünyayı somutlaştıran mikrokozmosu ve evrende işleyen çeşitli ilahi güçleri ifade etmek” olarak tanımlanmıştır.
Hinduizm üzerinde etkisini göz önüne alırsak, Hindu kozmolojisinde dünyanın yüzeyi bir kare olarak temsil edilir, üçgenden sonra tüm Hindu formlarının en temeli olarak karşımıza çıkar. Dünya dört farklı köşesi ve bunlar arasında ilişki varmış gibi düşünülür bu köşeler; gün batımı ve gün doğumu ile kuzey ve güney yönleridir. Bu nedenle dünyaya ‘Caturbhrsti’ (dört köşeli) denir ve bunun sembolik olarak yansıması Prithvi Mandala’da karşımıza çıkar.

Yantra, Hindu içerik ve uygulamalarında kullanılırken, Mandala Budist içerik ve uygulamalarında kullanılmaktadır. Bazı durumlarda Mandala Hindu içeriklerinde de uygulanmıştır. Yantra lar genellikle Sadhana’lalar da kullanılır.(Sadhana günlük ruhsal pratik ,kalbinde hissettiğin her şey…) Yantralar, kozmik gerçeği açığa çıkarıcı semboller ve insan deneyiminin ruhsal yönünün öğretimi sürecinde işlev görür.

Bon, Buddizimin bir önceki evresinde çıkan dindir ve ayrı bir öneme sahiptir. Bon’da toprak, su, ateş, hava ve uzay fenomen veya Skandha’nın en önemli unsurları olarak karşımıza çıkar. (Budist yazında skandha (Sanskrit) veya khandha (Pāli, Türkçe karşılığı küme) benlik duygusuna temel teşkil eden, ve bu duyguya bağımlılığa neden olan beş tür olgudan her birine verilen addır. Tanım: Wikipedia) Bon diniyle ilgili sembozlizm esas olarak “ Çakralar” için kullanılır. Bon’u tasvir eden ana görsel formlarında mandala gerçekçi bir form olmadan geometrik olarak kullanılır.
Mandalalar bunun yanında Tantrik Budistler tarafından yaygın olarak meditasyona yardımcı olarak kullanılır. Bazı rahipler saatlerini tapınak zeminlerinde farklı renklerde kumlardan oluşturdukları mandalaları özenle oluşturmakla geçirirler. Mandalalar kutsal yer olarak görülür, mandalaya bakan kutsallığın evrendeki içkinliğini ve kendi içindeki potansiyeli görür.
Mandala’nın bu derinliği Batı dünyasını da etkisi altına almış felsefeciler, ressamlar mandalanın aslında insan yaşamının kalbinde yer alan zihin, beden ve ruh temelinde yaşam döngülerini kendi eserlerinde kullanmışlardır.
Görüldüğü gibi mandalanın her kültür için farklı etkileri ve buna bağlı olarak farklı şekilleri vardır. Mandala bir grafik tasarımdan öte kendini keşfetmek isteyenlerin bir yolculuğu olarak çoğu kültürde ve ritüelde tanımlanmıştır. Siz de bu eserlere baktığınızda kendinizi keşfetmeye açılan bir kapıyı araladığınızı ve tarihten gelen yaşam döngüsünün formlarına baktığınızı unutmayın…