Geleneksel mandala çiziminin arkasında; evrendeki her şeyin birbirine bağlı, bir bütün olduğu felsefesi bulunmaktadır.
Mandalanın mimaride kullanımı çok eskilere dayanmaktadır. İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı Devleti ile çinicilik sanatının yaygınlaşması mandala sanatını görmeye başladığımız ilk noktalardır. İznik ve sonrasında Kütahya bu anlamda çok önemli şehirler olmuştur. Çinilerin mandala ile uyumu insanı şaşkınlık içerisinde bırakmaktadır.
Karahanlı Devleti sonrası Büyük Selçuklu Devleti’nin duvar süslemeleri ve kabartmalarında da mandalayı görmek mümkündür. Çini ile oymacılık sanatı ile de bir çok eser üretilmiş olup mandalayı her alanda görmemizi sağlamıştır. Selçuklu ve Osmanlı mimarisindeki bazı eserler UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır.
Osmanlı Devleti ‘nin Topkapı Sarayı’ndaki zirve döneminde çini sanatı en güzel örneği olan Çinili Köşk’te mandalayı incelemek mümkündür.
İslam dini ile birlikte ise Kuran süslemelerindeki desenlerde tezhip sanatının yaygınlaşması sonucu mandala yine karşımıza çıkmaktadır. Tezhip sanatı tıpkı mandala gibi kare ve yuvarlak şekilde yapılarak bizlere mandalanın İslam dinin de kullanımını en güzel şekilde göstermektedir.
Yeniden gündeme oturmuş olsa da çok uzun zamandır yanı başımızdaki mandala serüveni bitecek gibi görünmüyor. Bilim, eğitim ve hatta tedavi alanlarında çok daha fazla fayda sağlayacağından eminiz.
Dilara Uysal